Türklerin Esiriyim


Demirbaş Şarl, Yeniçeriler tarafından Bender’den alındıktan sonra Dimetoka’ya getirildi. Kral, Dimetoka’daki günlerini satranç oynayarak ve Osmanlı donanması üzerine araştırma yaparak geçiriyordu. Hatta ülkesine döndükten sonra Osmanlı kalyonlarından esinlenerek çizdiği tasarımları hayata geçirecek ve böylece meşhur İsveç savaş gemileri Jarramas (Yaramaz) ve Jilderim (Yıldırım) ortaya çıkacaktı.

Ağustos 1714’te yolların artık güvenilir olduğu haberini alan Demirbaş, memleketine gitmek için izin istedi. Yine de her ihtimale karşı tebdil-i kıyafet üzere gitmeyi planlıyordu. Hareket etmeden evvel kendisi sakal bıraktığı gibi on beş subayına da sakal bıraktırdı. 1500 kişilik maiyetini üç yüzerden beş bölüğe ayırdı ve her bölüğün başına üç sakallı subayını tayin etti. Nemçe sınırına kadar 600 kişilik bir Osmanlı kuvveti refakatinde giden Kral, postacı kılığında Viyana, Bavyera, Hanover ve Mecklenburg güzergâhını takip ederek Stralsund’da beş kola ayırdığı kuvvetleriyle birleşti. At sırtında 14 günde 2.152 km yol kateden Kral, buradan salimen memleketine intikal etti. Türk topraklarında beş yıl üç ay kalan Demirbaş Şarl’ın bu günlerinin hatırası olarak kız kardeşine gönderdiği mektubundaki şu satırlar kaldı:

“Poltava’da esir oluyordum. Bu, benim için bir ölümdü; kurtuldum. Bug (Aksu) Nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, arkamda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş! Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu. Gene kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin, suyun yapamadığını onlar yaptılar: Beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm, istediğimi yapıyorum. Lakin gene esirim; şefkatin, ulüvv-i cenabın, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar âlicenap, bu kadar asil ve bu kadar nazik bir milletin arasında, hür esir gibi yaşamak bilsen ne tatlı!”

Ülkesini Bender’den gönderdiği talimatlarla idare eden Karl’ın yokluğunda İsveç’in, Krallarının aleyhine bir eylemde bulunduğu görülmedi. Vatanına avdet edince önemli mevkilerin Ruslar ve Danimarkalılar tarafından işgal edildiğini gördü. Karşılaştığı vahim durum karşısında yılmayan Kral, ülkesini eski günlerine kavuşturmak için derhal işe koyuldu. Dönüşünden tam dört yıl sonra, 30 Ekim 1718’de, Norveç’te, Fredriksten’i kuşatırken şakağına isabet eden bir kurşun Kral’ın macera dolu yaşamına son verdi. Öldüğünde 36 yaşındaydı…
SONRAKİ
« ÖNCEKİ
ÖNCEKİ
SONRAKİ »
Yorumlarınız için teşekkür ederiz...